25 Temmuz 2012 Çarşamba

Bedelliden kaç kişi yararlandı?

Milli Savunma Bakanı  İsmet Yılmaz 21 Haziran 2012 tarihinde , bedelli askerlikte başvuru sayısının 69 bin 73'e ulaştığını belirterek, ''Yurtdışından postayla yapılan müracaatlar buna dahil değil'' dedi.
Kamuoyunda bedelli askerlik yasası olarak bilinen "Askerlik yasasında değişiklik yapılmasına dair 6252 sayılı yasa" bilindiği gibi15 Aralık 2011 tarihinde yayılanarak yürürlüğe girmişti. Kanundan 460000 kişinin yararlanabileceği öngörülüyor idi. Ancak başvuranları sayısı bu rakamın ancak %15'i ile kısıtlı kaldı.
Bu şu demektir. lise seviyesi altında eğitimi olup 20 yaşından itibaren, lisans eğitimi yapıp 29 yaşından itibaren lisans üstü eğitim alıp 35 yaşından itibaren, sevk ertelemeleri yaptırıp 38 yaşından itibaren yoklama kaçağı ve bakaya olan 391000 kişi bu kanundan yararlanabilecek durumda iken yararlanmıyor. Yani kanunda belirtilen bedeli fazla buluyor ve/veya ödeme şeklini uygun bulmuyor. Bu kişilerin yakalanıp sevk edilmesi uygulamasından vazgeçildiğine göre bu kişiler ya kendiliklerinden teslim olup askerliklerini yapacaklar veya daha uygunu daha önce yaptıkları gibi teslim olmamaya devam edecekler ve aramızda asker kaçakları olarak gezecekler. Hayırlısı olsun.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Rakamlarla 2B Yasası

Kamuoyunda 2B Yasası olarak bilinen "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun" 27 Nisan 2012'de yasalaştı. Yasa ile satışı yapılacak arazi tutarı 410.000 Hektar. Bir hektar 10 dekar. 1 Dekar 1 dönüm olduğuna göre satılacak arazi 4.100.000 dönüm. Yani 4.100.000.000 m2. 19 maddeden oluşan taslağın gerekçesinde, bir daha ormana dönüştürülmesi mümkün olmayan orman arazilerinin Lüksemburg’un iki, KKTC’nin 1.5, Hong Kong’un 5 katı ve İstanbul’un tamamı kadar yer kapladığı vurgulanıyor. Yasa sınırı 2002 olduğuna göre yaklaşık yarım asır süreyle 2B (Orman vasfını yitirmiş, kadastro marifetiyle orman alanları dışına çıkartılmış, bir daha geri kazanılamayan ve ıslah edilemeyen araziler) arazilerine musallat olan işgalcilerin kazandığı arazinin boyutu budur.Söz konusu alanların, orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibariyle yaklaşık 10-30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcıların tasarrufunda bulunduğu da ifade ediliyor

Bu blog açısından bizi ilgilendiren işgalcilerin sayısının kaç olduğudur. Özellikle İstanbul gibi şehirlerde orman arazilerine tecavüz edilerek orman vasfının yitirilmesinin sağlanması ile kazanılan araziler asgari 2 nesil boyunca bölünerek ve büyük kısmı çeşitli kez satılarak ve büyük bir kısmının üzerine çok katlı inşaatlar yapıldığı için yasadan yararlanacakların sayısı epey ama epey fazla olacaktır.

Türkiye genelinde en çok 2-B arazisi 45 bin 548 hektar ile Antalya’da. Antalya’yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile Balıkesir, 31 bin 706 hektar ile Ankara izliyor. İstanbul’da 18 bin 233 hektar 2B arazisi bulunuyor. Antalya, Balıkesir, Ankara, Mersin, Muğla ve Sakarya en çok 2B arazisi bulunan iller olarak öne çıkıyor. Hiç 2B arazisi olmayan iller de var. Mardin, Şımak, Hakkari, Van, Ağrı, Erzurum, Iğdır, Kars, Ardahan’da bu kapsamda arazi yok. En az 2B arazisi ise 2 Hektar ile Muş’ta bulunuyor.

Tapu ve Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğünce İstanbul genelinde yapılan çalışmalar sonucunda 19 ilçede 66 bin 893 adet 2B parseli tespit edildiş ve 103 bin dönüm 2B arazisi kayda alınmıştır. İlçe sıralamasında en fazla 2B arazisinin bulunduğu ilçe 20 bin 500 adet 2B parseliyle Beykoz. Ümraniye 12 bin 936 parselle ikinci sırada, Sultanbeyli 15 bin 653 parsel ile üçüncü sırada yer alıyor.

Sahipleri belirlenen 410 bin hektar 2B arazisinin, 110 bin hektarında kamu binaları yer alıyor. Dolayısıyla satış işlemleri sadece 300 bin hektar arazi üzerinden yapılacak. 2B arazilerinin 110 bin hektar alanı resmi kurum, okul, kamu binaları, belediye binaları ve yol var.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Elektrikte Kayıp Kaçak Oranları ve Miktarı

Aşağıdaki Bilgiler EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)  2010 Elektrik Piyasası Raporu'ndan alınmıştır. Verdiğimiz bilgiler 2009 yılı bilgileridir. 2010 ve 2011 yıllarına ait veriler yoktur. Türkiyede bilgiye ulaşım zorlaşmaktadır. Bilgi alışveriş ortamı şeffaf değildir.



2002 yılı itibarıyla % 20,9 olan Türkiye geneli dağıtıma esas kayıp-kaçak oranı 2008
yılında % 14,8’e kadar düşmüştür. Ancak 2009 yılına gelindiğinde aynı oranın % 17,7’ye yükselmiştir.
2002 yılında 19.630 MWh olan toplam kayıp enerji miktarının, 2009 yılına gelindiğinde artan enerji tüketimi ile doğru orantılı olarak 23.033 MWh’e yükselmiştir.

2010 yılı ortalama SGÖF fiyatı olan 12,16 Kr/kWh üzerinden hesaplandığında, 2009 yılı kayıp-kaçak enerji miktarının ülkemiz ekonomisine maliyeti yaklaşık olarak 3 milyar TL’dir

2010 ve 2011 yılları verileri yoktur. Kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.


2009 yılında en yüksek kayıp-kaçak oranı % 73 ile Dicle ( Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak) Elektrik Dağıtım A.Ş.’de, en düşük ise % 5,6 ile Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.’de gerçekleşmiştir.



2009 yılında en yüksek kayıp kaçak enerji miktarı (MWh) Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’de gerçekleşmiştir. Düşük kayıp-kaçak oranına rağmen yüksek tüketimi nedeniyle Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.’de ikinci en yüksek kayıp-kaçak enerji miktarı gerçekleşmiştir. Toplam Kayıp Kaçak Miktarının neredeyse yarısı Dicle ( Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak )Dağıtım bölgesinden kaynaklanmaktadır.

15 Nisan 2012 Pazar

Kaçak Elektriğin Faturası Neden Bize Çıkıyor-Türkiyede Yaşayan her dört mükelleften birisi elektrik hırsızı

Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın 14 Nisan 2012 tarihinde Milliyet Gazetesinden Fikret Bila'ya verdiği mülakattan alıntıdır.
"FB: Vatandaşın en büyük şikayeti, başkalarının kaçak kullandığı elektriğin parasını ödemek. Faturadaki kayıp-kaçak kalemine itiraz var. Kaçak elektrik kullanmayan niye kaçak parası ödüyor?
TY: Vatandaşın şikayetinin farkındayım. Bu konu aslında biraz hassas bir siyasi konu. İstismar edilmeye müsait. Kayıp-kaçağın en fazla olduğu bölge Güneydoğu bölgesi. Urfa, Diyarbakır, Siirt, Batman, Hakkâri. Şimdi bu bölgedeki kaçak elektriğin parasını sadece bu bölgedeki abonelere yansıtırsak, bunu siyasi olarak istismar ederler. Terör örgütü ve siyasette aynı çizgideki partiler; ayrımcılık yapılıyor, diye istismar ederler. Fatura farkını etnik ayrımcılık diye gündeme getirirler. İşte Diyarbakırlıya elektrik 46 kuruştan, Bilecikliye 30 kuruştan satılıyor derler. Bunu dedirtmek istemiyorum. Etnik ayrımcılık propagandası için kullanacakları malzeme vermek istemiyorum. Türkiye’de tek abonelik sistemi var. Buna ulusal abonelik sistemi diyoruz. Aslında bölge aboneliğine geçmeyi planlıyoruz. Kayıp-kaçağı düşürdükten sonra bölge düzeyinde abonelere dağıttığımızda arada ciddi fark kalmayacak. 2015’e kadar kayıp-kaçağı önemli ölçüde düşürmeyi hedefliyoruz, sonra bölgesel dağıtım yapabiliriz. Diyelim Güneydoğu’da bir ilde 36 kuruş, batıda bir ilde 34 kuruş olursa, bu farkı etnik ayrımcılık malzemesi yapamazlar."
15 Nisan 2012 tarihinde Vatan Gazatesindeki köşesinden Selahettin Duman cevap veriyor.
"Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin” enerjinin başına diktiği hükümet adamına soruyorlar..
“Kaçak elektrik kullananların parasını, niye borcunu aksatmayan dürüst vatandaşlar ödüyor?”
Öyle ya!
Resmi rakamlara göre kaçak elektrik kullanımı yüzde on sekiz.. İşin aslı yüzde yirmi beşleri buluyor..
Yani Türkiye’de yaşayan her dört mükelleften biri elektrik hırsızı.. Çalıyor enerjiyi..
Beş kuruş ödemiyor..
Hükümet adamları da memleketi “ticarethane” gibi yönettiklerinden zararlarını ahalinin geriye kalanından, diğer dörtte üçünden çıkarıyorlar..
Hükümet adamı dürüst vatandaşa yüklenmenin nedenini açıklıyor..
“En çok kaçak Güneydoğu’da.. Bu kaçağı abonelere yansıtırsak terör örgütü istismar eder..”
***
Bu “devletlü..” cevap, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun ruhudur.. Alt yazı koymak icap ederse şöyle ifade edilir: “N’apalım, onların elinde silah var.. Elektriğin parasını istersek başımıza iş çıkarırlar..” O halde çözüm? Gayri müsellah (silahsız) vatandaştan iki misli elektrik parası tahsis etmek.. Böyle bir laf “Tek dişli medeniyet” dedikleri Batı toplumlarında hükümet düşürür.. Bizde ise duyana önce “Cık.. Cık.. Cık..” çektirir.. Bu “cıklamalar..” eli silahlı elektrik tüketicisini kınama babından olup hükümet adamının üzerine almasını gerektiren bir durum yoktur.. Sonra herkes tedbirin gayet akıllıca olduğunda hem fikir olur..

2 Mart 2012 Cuma

TEİD üyesi 48 Şirket "2012 ETİK beyannamesi"ne imza attı

TEİD (Türkiye Etik ve İtibar Derneği) 2012 zirvesi 28 Şubat 2012 tarihinde Rahmi M. Koç Müzesinde yapıldı. Zirve kapanışında TEİD üyesi 48 Kuruluşun üst düzey yöneticisi 2012 Etik Beyannamesini imzaladı.
Misyonu "Evrensel etik ilkelerin Türkiye'de toplumun her kesiminde benimsenmesi ve uygulanması için önderlik yapmak" olan TEİD Aralık 2010 tarihinde faaliyete başladı. Halihazırda Yönetim Kurulu Başkanlığını Prof Dr Metin Çakmakçı'nın yaptığı dernek "European Business Network" üyesi ve şu anda aralarında Akbank, Turkcell, Türkiye İş Bankası, Coca Cola İçecek, Sabancı Holding, Bilim İlaç, Borusan Holding, Koton, İnci Holding, Roche gibi firmaların bulunduğu 48 kurumsal üyesi var.
48 Kuruluşun ortaklaşa imzaladığı 2012 Etik  Beyannamesinin  metni aşağıda verilmektedir.
  • Tüm faaliyetlerimizde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası başta olmak üzere tabi olduğumuz tüm ulusal mevzuata ve Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu tüm uluslararası anlaşmalar ve düzenlemelere uyarız.
  • Açıkladığımız beyan ve sunduğumuz raporların gerçeğe uygun olması için gerekli titizliği gösterir, konu olan bilgileri doğru, anlaşılabilir biçimde ve zamanında sunarız.
  • Doğruluk ve şeffaflığı, tüm iş süreçlerimizde ve ilişkilerimizde öncelikli değerlerimiz olarak kabul ederiz.
  • İş etiğinin yazılı kurum kültürümüzün yapı taşı haline gelmesi için azami gayret ve özeni gösteririz.
  • Çalışanlarımızı çıkar çatışmalarından uzak tutacak bilinç, kural ve uygulamalarla donatır, mevcut görevlerinden yararlanarak kişisel çıkar sağlamalarını yasaklar ve denetleriz.
  • Çalışanlarımızın tarafsız karar ve davranışlarını etkileyecek hediyeler almasını ve aynı amaçla hediye vermelerini yasaklarız.
  • Faaliyet ve işlemlerimizi yürütürken, her türlü kamu kurum ve kuruluşu, idari oluşum, sivil toplum örgütü ve siyasi partiler ile herhangi bir menfaat beklentisi olmaksızın eşit mesafede yer alırız.
  • İşlemlerimizde yolsuzluklara yol açmayız, göz yummayız ve yolsuzluğa karşı mücadele ederiz.
  • Haksız rekabette bulunmaz, adil rekabetin ve tüketici haklarının korunmasını gözetir, tüm uygulamalarımızı bu yönde geliştiririz.
  • Kayıt dışı istihdamda bulunmayız; işçi sağlığı ve güvenliğini gözetir, gençlerin, kadınların ve engellilerin adil istihdamını destekleriz.
  • Ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunacak çalışmaları destekleriz.
  • Bütün bu iş etiği ilke, anlayış ve uygulamalarımızın iş ortaklarımız ve tedarikçilerimiz dâhil tüm etki alanlarımıza yayılmasını sağlayacak uygulamalar geliştiririz.
  • Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi'nin de özünü oluşturan 10 temel ilkeye olan desteğimizi beyan eder, bu ilkelere uymaktaki gönüllülüğümüzü idari yapımız ve şirket politikalarımıza yansıtırız.

17 Ocak 2012 Salı

Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü endeksi yayınlandı. Türkiye sonlarda yer alıyor-3

Aşağıda yer alan Türkiye ile ilgili değerlendirme paragrafı raporun ilgili sayfasından olduğu gibi tercüme edilmiştir.
"Türkiye diğer doğu Avrupa ve merkezi Asya ülkelerine göre sıralamada ortalarda yer almaktadır. Ülke özellikle kamu idaresi kurumları ve sivil yargı sistemlerinde kurumsal güçlülük arzetmektedir ve bu alanda sıralamada 27. dir.
Buna rağmen Türkiye 'Hükümetin hesap verebilirliği' (Bu alanda 66 ülke arasında 52. dir) ve 'temel haklar' alanında (bu alanda 58. cidir), esas olarak denetleme mekanizmalarının işlevlerini yerine getirmedeki yetersizlikleri, yasama ve yargıdaki politik müdaheleler, ifade özgürlüğü konusundaki zayıf notu ve özel hayata rasgele müdaheleler nedeniyle düşük notlar almaktadır.

Aşağıdaki tablo İstanbul, Ankara ve İzmirde 1000 denek üzerinden gerçekleştirilen anket ve yaklaşık 300 konu uzmanının doldurduğu soru formundan elde edilen verilerden hareketle ilgili kriterlerde Türkiyenin eriştiği değerleri göstermektedir. Birinci sütun Türkiyenin notunu ( en yüksek not 1'dir), ikinci sütün ilgili kriterde dünya ölçeğinde 66 ülke arasında sıralamasının ne olduğunu, üçüncü sütun bölgesel sıralamada (12 ülke) kaçıncı olduğunu, dördüncü sütün Türkiyenin de dahil olduğu orta üst gelir (19 Ülke) ülkeler arasında Türkiyenin sıralamasını göstermektedir.



Aşağıdaki tablo da Türkiyenin dahil edildiği doğu Avrupa ve merkezi Asya ülkelerinin kıyaslamalı olarak hangi kriterde hangi sıralamayı elde ettiği verilmektedir.



Aşağıdaki tablo ise üst orta gelir grubu ülkelerin kıyaslamalı olarak hangi kriterde hangi sıralamayı elde ettiğini göstermektedir.




Arzu edenler Dünya Adalet Projesi Organizasyonunun ilgili sitesinden raporu indirerek daha ayrıntılı inceleme yapabilirler.

27 Aralık 2011 Salı

Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü endeksi yayınlandı. Türkiye sonlarda yer alıyor-2

Dünya Hukukun Üstünlüğü (World Rule of Law Index) metodolojisini anlamaya çalışma yoluyla Hukukun Üstünlüğü kavramı tanımı boyutları ve kapsamı hakkında bilgi ve görüşlerimizi zenginleştirme imkanı bulacağımızı düşünüyorum.

Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü kavramını uluslararası ve geniş kitlelerce kabul gören 4 evrensel ilkeye dayalı olarak tanımlıyor. Bu ilkeler aşağıda verilmiştir.
  1. Devlet ve memurları ve temsilcileri yasa nezdinde hesap vermeye yükümlüdür.
  2. Yasalar açıkca anlaşılır, herkesce bilinir, kalıcı ve adil vasıfları haizdir, can ve mal güvenliği dahil temel hakları güvenceye alır.
  3. Yasaların çıkarılması, gereklerinin yerine getirilmesi ve uygulanması süreci herkesce erişilebilir, adil ve etkin vasıfları haizdir.
  4. Yargı yolu, yeterli sayıda olan, gerekli kaynaklarla teçhiz edilmiş ve hizmet ettikleri toplumun yapısını yansıtan ehil, bağımsız ve etik normları olan hakimler, hakemler, avukatlar veya vekilleri ve  adli memurlar vasıtasıyla ulaşılabilir kılınmıştır.


İlkelerden yola çıkarak ve ilke kapsamlarını tanımlamaya yönelik olarak 7 ana faktör belirlenmiştir. Bu faktörler şunlardır.
  1. Sınırlandırmış iktidar yetkileri (Limited Government Powers): Bu faktör iktidarda olanların kanun denetimine ne ölçüde açık olduklarını ölçer.  Anayasal ve kurumsal yollarla hükümet, idarenin memurları ve temsilcilerinin yetkilerinin sınırlandırılması ve yasalara karşı yükümlü kılınmasını kapsar. Yanısıra sivil yollarla örneğin serbest ve bağımsız basın yoluyla iktidar yetkilerinin kullanılmasının denetlenmesini de içerir.
  2. Ortadan kaldırılmış yolsuzluk (Absence of Corruption): Bu faktör yolsuzluğun ne ölçüde ortadan kaldırılmış olduğunu ölçer. Endeks3 tür yolsuzluk ayrımlaması yapar. Rüşvet; Kamu veya özel çıkarlar için uygun olmayan tarzda etkileme; Kamu kaynaklarının ve diğer kaynakların suistimali. Bu faktör kapsamında uygulamada yer alan devlet yetkililerinin (polis ve asker dahil) yargıda ve yasama organında yer alan yetkililerinin bu üç türden yolsuzlığa karışıp karışmadıkları ölçülür.
  3. Asayiş ve Emniyet (Order and Security):Bu faktör kişilerin can ve mal güvenliğini ne ölçüde teminat altına alındığını ölçer. 3 boyutta ele alınır. Cürmün yokluğu, terör ve silahlı çatışmalar dahil sivil çatışmanın yokluğu ve şiddet kullanımının kişisel ihtilafların hallinde sosyal açıdan kabul gören bir yol olmaktan çıkarılmış olması.
  4. Temel Haklar (Fundamental Rights): Bu faktör temel insan haklarının nasıl korunduğunu ölçer. Bu faktör hukukun üstünlüğü konusunun yalnızca bir dizi kural olarak algılanmanın ötesinde bir sistem olarak algılanmasını öngörür. Uluslararası yasalarca teminat altına alınan temel insan haklarına saygıda geçer not alamayan bir müspet hukuk sistemi olsa olsa kurallara göre yönetim adlandırmasını (Rule by Law) hakeder, hukukun üstünlüğü sistemi (Rule of Law) anlamına gelmez.
  5. İdarenin Şeffaflığı ( Open Government): Bu faktör özünde yasanın ne için ve ne olduğunu ve hangi, eylem ve edimlere izin verildiği ve yasaklandığını bilme fırsatını kapsayan, idarenin şeffaflığını ölçer. Bunun için yasanın anlaşılır ve yeterince açık olması ve uyum sağlayabilmeleri için kamuya yalın dille açıklanması ve tanıtılması gerekir. Bu, kamu düzenini, kişisel güvenliği ve temel hakları güvenceye alan hukukun üstünlüğüne dayalı bir toplumun oluşturulması ve muhafazası için önemli temel önkoşullardan birisidir.
  6. Mevzuatın Etkin Uygulanması (Effective Enforcement of Regulation): Bu faktör idari mevzuatın etkin ve adil uygulanmasını içerir. Endeks belirli formlarda mevzuatın var olup olmadığını veya belirli bir faaliyete yönelik mevzuatın ne  ölçüde uyun olduğunu ölçmez. Aksine var olan mevzuatın iyi uygulanıp uygulanmadığını ölçer. Bu, özel çıkarlar için veya devlet memurları tarafından uygun olmayan etkileme çabaları; adil, tutarlı ve öngörülebilir idari prosedürlere uyulması; idarenin yeterli tazminat ödemeksizin özel mülkiyete el koymasından ari olunması gibi durumları kapsar.
  7. Sivil Adaletin Ulaşılabilirliği (Access to Civil Justice): Sivil Adalete Ulaşılabilirlik konusu sistemin makul maliyetlerle ulaşılabilir olması, tarafsız ve kültürel farklılıkları ele alabilen özelliklere sahip olmasını gerektirir.
  8. Etkin Ceza Yargılaması (Effective Criminal Justice):Etkin ceza yargılama sistemleri cezai vakaların şüpheli ve mağdurların haklarını koruyarak etkin ve tarafsız olarak soruşturulması ve hükme bağlanmasını sağlayabilirler. 
  9. Gayriresmi Adalet (Informal Justice): Bu faktör bir çok ülkede anlaşmazlıkların çözümünde toplum mahkemelerinin, geleneksel, aşiret ve dinsel mahkemeleri de  dahil olmak üzere gayriresmi adalet sistemlerinin oynadığı rollerle ilgilidir.  Bu sistemler resmi hukuki kurumların nüfusun önemli kesimleri için etkin çözümler getiremediği durumlarda önemli roller oynarlar.
Yukarıda verilen 9 faktör 52 alt faktöre bölünerek Dünya Adalet Endeksinin alt yapısı oluşturulmuştur.

Yukarıdaki kavramsal endeks yapısına uygun olarak  anket formunda her ülkede tanınmış anket araştırma şirketleri vasıtasıyla 1000 kişi ile 3 şehirde  anket yaparak (GPP) ve yine anket formunda  sivil, ceza, ticaret, iş, halk sağlığı kanunları uygulamacıları ve akademisyenlerinden oluşan yaklaşık 300 nitelikli kişinin (QRQ) görüşleri alınarak Dünya Adalet Endeksinin veri tabanı oluşturulmaktadır.

22 Aralık 2011 Perşembe

Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü endeksi yayınlandı. Türkiye sonlarda yer alıyor-1

Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) Dünya genelinde hukukun üstünlüğü ilkesini güçlendirmek için çalışan bağımsız bir sivil toplum kuruluşu. Hukukun üstünlüğü endeksi  (Rule of Law Index) Dünya Ülkelerinin Hukukun Üstünlüğünün yada Hukuk Devleti olmanın-sadece teoride değil pratiğinde de- neresinde olduğunu göstermeyi amaçlayan kantitatif bir endeks. İlk kez 2010 yılında Türkiyenin de dahil olduğu 35 ülkeyi kapsayacak şekilde yayınlanan endeks raporu, 2011 yılında bazı metodoloji değişiklikleri ve 66 ülkeyi kapsayacak şekilde 30 Kasım 2011 tarihinde yayınlandı.

2010 raporu basınımızda belli ölçüde yankı bulmuştu. 2011 raporu sıralama sonuçları 2011 haziranında yapılan Dünya Adalet Projesi Forumu sırasında yayınlandı ve basınımızda çok az yer buldu. 2011 raporunun kendisi kasım 2011 tarihinde Newyork'ta basına tanıtıldı. Rapor kapsamı ve sonuçları ülke geneli basınımızda hiç yer almadı. Amacımız bir haberi ilk olarak yayınlamak olmamasına rağmen bu haberde bunu gerçekleştiriyoruz.

Türkiyenin hukukun üstünlüğü açısından bölge ülkeleri, benzer zenginlikteki ülkeler ve gelişmiş ülkelere göre kıyaslamalı olarak sıralamadaki yeri elbetteki hiç iç açıcı değil. Örneğin Asayiş ve Düzen kategorisinde 66 ülke arasında 43üncü, Temel Haklar kategorisinde 58.

Metodolojinin kendisi ve uygulanış biçimi en az sonuçları kadar ilgi çekici. Bu nedenle blogumuzda önce metodolojiyi inceleyeceğiz daha sonra sonuçlara yer vereceğiz.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Bedelli askerlik tasarısı yasalaştı

Kanuna göre, 31 Aralık 2011 tarihi itibariyle 30 yaşından gün alanlar, 30 bin TL karşılığında bedelli askerliğe hak kazanacak ve 21 gün temel askerlik hizmetinden muaf tutulacak. haberin devamı için,
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz bedelli askerlikten 460 bin kişinin yararlanabileceğini söyledi. haberin devamı için.
Bedelli askerlik konusunda şimdiye kadar 16 Nisan 1987, 21 Mayıs 1992 ve 2 Kasım 1999 tarihlerinde düzenleme yapıldı. Uygulamalardan toplam 125 bin 834 kişi yararlandı. 1987'de 18 bin 433, 1992'de 35 bin 111, 1999'da ise 72 bin 290 kişi yararlandı.mi /
1111 sayılı Askerlik Kanunu 21/6/1927 tarihli. O tarihten günümüze çeşitli yasalarla sayısız kez ek ve değişikliklere tabi olmuş. En son değişiklik getiren yasa 1/12/2011 tarihli bedelli yasası.
Askerlik Kanununa göre her erkeğin 20 yaşına girdiği senenin  ocak ayından başlamak üzere 41 yaşına girdiği senenin ocak ayı sonuna kadar olan süre o erkeğin askerlik çağı olarak tanımlanıyor. Genel olarak lise ve daha düşük seviyeli okullardan mezun olanlar tecili gerektiren ve kanunda yazılı mazeretleri yoksa askerlik çağına vasıl olunan yılın 2. yoklama dönemi ( Temmuz-Aralık), lisans ve muadili yüksek eğitim yapanlar 29 yaşının sonuna kadar, yüksek lisans, doktora, meslek stajı ve muadili çalışma yapanlar 35 yaşının sonuna kadar askerliklerine sevk yaptırmaları gerekiyor. Kanunda sevk ertelemesi ile ilgili durumlar listelenmiş, askerliğe sevk en geç 38 yaşın sonuna kadar ertelenebiliyor. Yurt dışında oturma izni olanlar, çalışanlar, işyeri sahibi olanlar, sanat icra edenler askerliklerini tecil ettirebiliyorlar ve dövizle askerlik yapabiliyorlar. Zafiyet ve maluliyeti olanlar askerliklerini erteletebiliyorlar, zafiyet ve maluliyetleri iyileşmediğinde çürüğe çıkarılabiliyorlar.
Askerlik çağının başlangıcında 2. yoklamada bulunmayanlara yoklama kaçağı, teslim olup askere sevki sırasında savuşanlara bakaya, teslim olduktan sonra savuşanlara firari deniyor. Yoklama, saklı, bakaya ve firari olanlar için askerlik kanununda, askeri ceza kanunlarında idari ceza ve diğer ceza tanımları yapılıyor.
Askerlik Kanunu yönetmelikler ve ilgili diğer mevzuat hariç 44 sayfa, askerlik kanunun uygulamaları kolordu seviyesinde askerlik daireleri ve onlara bağlı askerlik şubelerince yapılıyor. Kanunun uygulaması Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından yerel mülki amirler ve savcılarca yapılıyor. Daha önce yoklama kaçakları, saklı ve bakayanın  yakalanıp askere sevki yapılırken 2009 yılından  AB muktesabatı çerçevesinde itibaren bu uygulamadan vazgeçilmiş bulunuyor.
1 Aralık 2011 tarihli bedelli askerlik kanunu kanunda yazılı yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve yakalanıp yükümlülüklerini yerine getirmesi sağlanamıyan 460000 (20-30 Yaş Arası) kişiyi kapsıyor.
Sayın okur, niyetimiz kanunu eleştirmek veya gerekli olduğuna dair kanıtlar üretmek  değildir. Kanundan yararlanacak olan kişilerin sayısı önemlidir. Bu kişilerin tümü 4 yıllık lisans eğitimini yapmış kanuni erteleme haklarını kullanarak 30 yaşına vasıl olmuş kişiler değildir.. Bu kişiler kanunda yazılı erteleme koşullarına sahip olabilmek için normalde kınanması ve engellenmesi gereken yollara tevessül eden, gayri kanuni yol ve metodları devreye sokan veya bunların hiçbirini yapmayıp yakalanma tereddüdü dahi olmadan işlerini ve  hayatlarını devam ettiren kişilerdir. Bu kişilerin sayısı önemlidir zira okurun kendisi bu yolla toplumun ahlak algılaması, etik anlayışı ile ilgili fikir sahibi olabilecek, ahlaki olmayan yollara tevessül edenlerin boyutu, sayısı  hakkında bilgi sahibi olacaktır. Bedelli askerlik yasası ile birlikte kanun kaçağı kişilere hak tesis edilerek toplum içinde itibarları da sağlanmış olacaktır.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin 6111 sayılı kanun-torba yasa- son durum

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin kanundan yararlanmak için 5 milyon 248 bin 418 adet mükellefin başvurduğunu, 6 milyon 182 bin 767 adet dosyanın ödeme planına bağlandığını ve 39.4 milyar TL alacağın yapılandırıldığını; ekim ayı sonu itibarıyla 11.7 milyar TL tahsilat yapıldığını söyledi. Yapılandırılan alacakların yaklaşık yüzde 30’unu tahsil edildi. Haberin ayrıntısı için tıklayınız.

Yasa kapsamında yeniden yapılandırılan kamu alacakları:
  • 31 Aralık 2010 tarihine kadar ödenmemiş vergiler, SSK-Bağkur prim borçları, emekli keseneği, işşizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi, idari para cezaları, elektrik su borçları, trafik cezaları, harç kredisi borçları,
  • 31 Aralık 2010 tarihine kadar ödenmemiş vergiler ile bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, gümrük vergileri, emlak vergileri, çevre vergileri, motorlu taşıt vergileri
  • Mükellefler 2006-2009 yılları arasında beyan ettikleri ve incelemeye tabi kurumlar ve gelir vergi matrahlarını kanunda belirtilen oranlarda arttırdıkları takdirde incelemeye tabi olmayacaklardır.
  • İhtilaflı kamu alacakları, inceleme tarhiyat aşamasında alacaklar
  • İşletmelerde bulunduğu halde kayıtlarda yer almayan kasa mevcudu, ortaklara olan borçlar, makina, teçhizat, demirbaş, stokların kayda alınma ve düzeltme imkanı
Mükellefler kapsama dahil borçlarının aslını ve borcun oluştuğu yıldan itibaren enflasyon farkını ödeyerek yükümlülüklerinden kurtuluyorlar. Ceza ve faiz ödemiyorlar. 36 aya kadar vade yapabiliyorlar.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Yeşil Kart Uygulaması 2011 sonunda kalkıyor.

Bir kişinin yeşil kart uygulamasından yararlanabilmesi için kişi başına düşen hane gelirlerinin asgari ücretin üçte birinden düşük olması gerekiyor ve hali hazırda  9,5 milyon kişi bu haktan yararlanmaktadır. Yani yaklaşık 2,4 Milyon Aile Yeşil Kart uygulamasını kullanmaktadır. Türkiyede toplam 17,5 Milyon aile varsayımıyla toplam aile sayısının yüzde 13,5'u Yeşil Kart uygulamasına dahildir. Yılbaşında başlayacak yeni uygulama ile yeşil kart sahipleri banka kredi kartı harcamaları, elektrik su kullanımı gibi bir dizi kriterden oluşan gelir testine tabi tutulacak. Gelir seviyesi gerçekten asgari ücretin 1/3'ünden düşük kişilerin primleri devlet tarafından ödenecek, fazla olan kişiler ise Sosyal Güvenlik kurumuna prim ödemek zorunda kalacaklar.

Yeni uygulama ile yaklaşık 5 Milyon kişinin prim uygulamasına tabi olacağı tahmin edilmektedir. Toplam sağlık harcamalarında ise 4,4 Milyar TL tasarruf sağlanacağı öngörülmektedir. Haberin ayrıntısı için tıklayınız.

9 Kasım 2011 Çarşamba

Kayıt Dışı İşyerleri ve Kayıt Dışı çalışanlar

SGK çeşitli yöntemler kullanarak 3 yılda 265000 kayıt dışı çalışan tespit etti. Vatan gazetesinde 9 kasım 2011'de yayınlanan haber kayıtdışı ile mücadele de 2012 yılında Hükümetin izleyeceği yol ve yöntemleri açıklıyor.
Rakamlara bakınız.
Sağlık İl Müdürlüklerince düzenlenen muayene listelerinin 2008 yılı Haziran ayından itibaren SGK’ya gönderilmesiyle de SGK, 2011 yılı Ağustos ayı itibarıyla 63 bin 503 kişi ve 3 bin 512 işyerinin kayıtdışı olduğu bilgisine ulaştı. Ayrıca SGK kontrol memurlarınca yapılan tespitler sonucunda 94 bin 306 kişi ve 20 bin 329 işyerinin, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca yapılan tespitler sonucunda da 9 bin 184 kişi ve 1.103 işyerinin tescilsiz olduğu tespit edildi.
Maliye Bakanlığı vergi dairelerince düzenlenen yoklama fişlerinin birer örnekleri aylık periyotlarla SGK’ya gönderilmesi işe yaradı. Bu sayede, söz konusu fişlerde yer alan kişi ve işyerlerinin SGK’ya kayıtlı olup olmadıkları teker teker incelendi. Bu uygulama sayesinde 2011 yılı Ağustos ayı itibarıyla 13.bin 351 kişi ve 1.774 işyerinin tescilsiz olduğu tespit edildi.
Alo 170 Kayıtdışı İstihdam ve SGK Bilgi Hattı’ aracılığıyla elde edilen bilgilerin ve ihbarların değerlendirilmesi sonucunda ise 2008 yılından 2011 yılı Ağustos ayına kadar 25 bin 857 kişi ve 2 bin 136 işyerinin kayıtdışı olduğu tespit edildi. Yazılı ihbar ve şikâyetlerin değerlendirilmesiyle de bu dönemde 747 kişinin kayıtdışı olduğu ortaya çıktı
Kimlik Bildirme Kanunu’na göre formların 2008 yılı Temmuz ayından itibaren SGK’ya gönderilmesine başlanmıştı. Bu uygulamayla 2011 yılı Ağustos itibarıyla 58 bin 482 kişinin sigortasız, 3 bin 640 işyerinin tescilsiz olduğu tespit edildi.

30 Ekim 2011 Pazar

EFQM 2011 Avrupa Kalite Büyük Ödülünü Bilim İlaç Kazandı




Bilim İlaç, Avrupa Kalite Ödülü'nü alan ilk ilaç firması oldu. Avrupa'da 2008 yılından sonra hiçbir firmanın alamadığı bu büyük ödülü almakla yetinmeyen Bilim İlaç, ayrıca Avrupa'da bir ilke ve rekora daha imza atarak; Müşteriler İçin değer Katma", "Süreçlerle Yönetim", "Vizyoner, Esin Veren ve Bütünsel Liderlik", "Dengeli sonuçlar Geliştirme" kategorilerinde dört ayrı başarı ödülüne birden layık görülen ilk firma olmayı başardı.

EFQM 2011 Award Winners
Bilim İlaç, Avrupa’nın ‘en mükemmeli’ seçildi
Avrupa Kalite Ödülü’nü aldı ilaçla Amerika’ya yönelecek

18 Ekim 2011 Salı

FAO Dünya açlık raporu 2011 yayınlandı-Dünya nüfusunun yüzde 16'sı aç

Rapora göre, 2008'den bu yana açlık çeken insan sayısında 75 milyonluk bir artış gözleniyor. Artışın temel nedenlerinden biri olarak gıda fiyatlarının dalgalanması gösteriliyor. Deutsche Welle'nin haberine göre, temel gıda maddeleri diğer ticarî mallar gibi borsada işlem görmesi, mısır ve buğday gibi ürünler tıpkı bir hisse senedi gibi alınıp satılması, gıda fiyatlarında muazzam dalgalanmalara neden oluyor.

Almanya ortalamasına bakıldığında tek bir hanenin gelirinin yüzde 11 ila yüzde 17'sini gıda maddelerine harcadığı görülüyor. Ancak Afrika ve Asya'nın birçok ülkesinde bir hane için bu oran yüzde 70, 80 hatta bazı yerlerde yüzde 90'ı bulabiliyor. Dolayısıyla besin maddelerindeki dalgalanmanın etkileri bu aileler de çok daha dolaysız bir biçimde görülüyor.
Gıda ve Tarım Örgütü üyelerinden Josef Schmidhuber'in ifadesiyle söylenirse; "Yüksek fiyat dalgalanmaları yüksek fiyatlara neden oluyor. Bu dalgalanmaların sonuçları da toplumun en yoksul kesimi üzerinde yıkıcı nitelikte oluyor. Hatta sonunda tüm mal varlıklarını kaybedebiliyorlar. Bir daha içinden çıkamadıkları bir yoksulluk içine giriyorlar."

Birleşmiş Milletler dünya nüfusunun yüzde 16'sının aç olduğunu söylüyor ve bu oranı indirmeye çalışıyor. Hedef: 2015'e kadar yüzde 8'e inmesi. Bir başka ifadeyle dünyada açlık sorunu yaşayan insan sayısının bir milyardan 600 milyona düşürülmesi amaçlanıyor.

Gıda krizi en fazla Afrika Boynuzu'ndaki ülkelerde yaşanıyor. Somali'de 750 bin insan açlıktan ölme tehdidi altında. Keza, Cibuti, Etiyopya ve Kenya'da da durum pek farklı değil.

29 Eylül 2011 Perşembe

Notebook'ları kimler yapıyor

Küresel notebook üretiminin %95 üzerinde bir kısmı Tayvanlı ODM (Original Design Manufacturers), OEM (Original Equipment Manufacturers) ve EMS (Electronics Manufacturing System) şirketler tarafından yapılıyor. Aşağıdaki tablo "global and china notebook pc industry report 2010-Researchinchina" raporundan alınmıştır ve küresel markalar ile üretici firmalar arasındaki 2010 yılı tedarik rakamlarını vermektedir.

APPLE Dünya PC pazarında HP'den sonra ikinci sıraya yerleşti

Araştırma şirketi Canalys'in rakamlarına göre Pad satışları dahil edildiğinde Küresel PC Pazarı 2011'in ikinci yarısında 97,33 milyon adet oldu. Pad'lerin satış ivmesinden en çok Apple yararlandı. HP'in 15,7'lik pazar payının ardından %13,6 pazar payı ile ikinciliğe yerleşti. 2011 yılının ikinci yarısında Acer, Asus, HP, HTC, RIM ve Samsung Pad modellerini piyasaya sürdü. Pad atışları Netbook satışlarını önemli ölçüde aşarak 13,6 Milyon adede ulaştı. Acer'in Android bazlı Iconia Pad'i Almanta, Rusya ve ABD gibi bazı ülkelerde populerlik kazandı ve ACER'i Pad pazarında 3.lüğe taşıdı. Apple, HP, RIM şirketlerinin kendi işletim sistemlerinin olması Pad pazarında kendilerine ayrıcalık yaratmalarına olanak tanıyor. Android bazlı işletim sistemi kullanan markalar pazar payı için müthiş mücadele içindeler. PC pazar payında Dell, Lenovo, Acer lider HP ve İkinci Apple'i takip eden markalar.


20 Eylül 2011 Salı

Türkiye Vergi Toplayamıyor


İSMMMO’nun Gelir İdaresi Başkanlığı İstatistikleri, OECD Vergi Tabanı Verileri ve Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilatı üzerinden yaptığı "Türkiye Vergi Profili" araştırmasına göre Türkiye’nin vergi adaletinin temel unsurunu oluşturan "az kazanandan az, çok kazanandan çok" ilkesini hayata geçirememesinin faturası yine ücretliye kesildi. Türkiye ekonomisi bir yandan vergi toplamakta sıkıntı çekerken, öte yandan gelirler politikasının temelini oluşturması gereken "gelir, servet ve sermaye karları" üzerinden alınan vergiler, kişilerden gelirine bakılmaksızın, aynı oranda alınan ve "adaletsiz vergi" olarak nitelendirilen dolaylı vergilere göre devede kulak kaldı. Özel Tüketim Vergisi ise adeta devletin kazanç kapısı haline geldi.

2010’DA KİM NE KADAR VERGİ ÖDEDİ? (bin TL)
Grubu Sayısı Ödenen Vergi
Asgari Ücretli 4.738 5.038
Diğer Ücretliler 2.012 22.649
Dev Firmalar(100 büyük) 100 12.350
Tüm Şirketler 652 22.855 **/


19 Eylül 2011 Pazartesi

Obama yönetimi 2025 yakıt ekonomisi (CAFE Standardı) hedefini ilan etti. 54.5 mpg (100 Km'de 4,3 litre)

27 Temmuz 2011
ABD için Yeni CAFE (Corporate Average Fuel Economy Standard) resmileşti ve hırslı bir hedef. Başkan Obama daha önce 2016'da 35.5 mpg ( 100 Km'de 6,6 Litre) olan hedefin 2025 yılında 54,5 mpg (100 Km'de 4,3 litre) yükseltildiğini açıkladı.
CAFE Standardı nedir? Corporate Average Fuel Economy (CAFE) 8500 lbs (3855 Kg) ve altı otomobil ve hafif kamyon için getirilen ve herhangi bir yılda üreticinin ABD'de satış için üretimi yapılan araçlarının satış rakamları baz alınarak ağırlıklı ortalama yöntemiyle hesap edilen ve mpg (miles per galon) olarak ifade edilen yakıt ekonomisi hedef rakamlarıdır. Yakıt ekonomisi EPA (Environmental Protection Agency) tarafından belirlenen ölçme ve değerlendirme metodolojisine göre bir otomobilin bir galon (3,78 Litre) benzin (veya eşdeğeri miktar diğer yakıtlar) ile katettiği ortalama mesafe (mil cinsinden) olarak tanımlanmaktadır.

Yeni ve eskisine kıyasla daha yüksek yeni CAFE Standardı otomobil üreticilerinin muhalefeti ile karşılaştı. Otomobil üreticileri yeni standardın kaçınılmaz biçimde yeni araç satış fiyatlarında ciddi artışlara neden olacağını ileri sürdüler. Fakat basın toplantısında ( Detroit üçlüsünün CEO'ları ve ABD'de üretim yapan yabancı üreticilerin CEO'ları bu toplantıda hazır bulundu.) Obama tüketicinin 2025'te hedef gerçekleştiğinde daha az yakıt kullanımı nedeniyle tüketicinin araç başına 8000$ kazançlı çıkacağını söyledi.

Yeni standardt  ilk 5 yıl  otomobiller için %5, hafif kamyonlar için  %3,5 iyileşme; 2025'e kadar geri kalan yıllar için yılda %5 iyileşme hedefi getiriyor.

18 Eylül 2011 Pazar

Kötü sürüş alışkanlıkları yakıt ekonomisinde %45 azalmaya yol açabilir

Hybridcars sitesinden alınmıştır. Haberin orjinali için tıklayınız. Michigan Üniversitesi Ulaşım Araştırma Enstitüsü araştırmacılarına göre, lastik basıncından yol seçimine kadar bir dizi faktör  en yakıt verimli aracı dahi, yakıt canavarı haline sokabilir. EPA 30 mpg (100 Km'de 7,84 litre) onaylı bir araçın sahibi kötü çevre uyumlu sürüş uygulamaları ile, araştırmada kullanılan kontrol listesindeki hiç bir noktaya aldırış etmez ise yakıt kullanımının 17 mpg'a (100 Km'de 13,8 Litre) düştüğünü (2011 Landrover yakıt kullanım değeri) görebilir.

Raporun sahipleri Michael Sivak ve Brandon Schoettle kötü yakıt verimine yol açan alışkanlıkları üç ana kategoriye ayırıyor. Motor ayarları, lastik yuvarlanma direnci (sürtünmesi), lastik basıncı ve motor yağı kullanımı gibi stratejik faktörler; yol seçimi, uzunlamasına yol açısı profili (iniş çıkışlı yol) (road grade profile), trafik yoğunluğu ve yük ağırlığı gibi taktik faktörler; rolantide çalışma, araç hızı, sert kullanım ve sürüş kontrol (cruise control) ve klima kullanımı gibi işletim faktörleri. Bu faktörler arasında yol seçimi, araç hızı ve motor ayarları yakıt tüketimini en çok etkileyen faktörler.

Araştırmada ABD'de gerçek yakıt kullanım değerinin 17.4 mpg (100 Km'de 13,5 litre) olduğunu ve 1923'ten bu yana ancak 3,4 mpg (100 Km'de 2,2 litre) gibi çok az bir iyileştirme gösterdiğini ifade ediyorlar. geçen yıl CAFE * değeri 27,5 mpg  (100 Km'de 8,6 litre) idi. Fakat bu rakam EPA testleri sonucu belirlenen rakamdır. Sürücülerin uygulamaları sonucu oluşan gerçek rakam değildir. Sivak ve Schoettle'nın dikkati çektiği otomotiv ulaştırma verimliliğinin ataletine neden olan çok önemli diğer bir noktada 1960 yılından bu yana araç doluluğunun  (ortalama kişi sayısı) yüzde 30 azalmış olmasıdır. Buda sürüş ortalama enerji yoğunluğunu yüzde 30 yukarı çeken çok önemli bir faktördür.
*CAFE: Satış rakamlarına göre ağırlıklı ortalama yakıt ekonomisi değeri