29 Eylül 2011 Perşembe

Notebook'ları kimler yapıyor

Küresel notebook üretiminin %95 üzerinde bir kısmı Tayvanlı ODM (Original Design Manufacturers), OEM (Original Equipment Manufacturers) ve EMS (Electronics Manufacturing System) şirketler tarafından yapılıyor. Aşağıdaki tablo "global and china notebook pc industry report 2010-Researchinchina" raporundan alınmıştır ve küresel markalar ile üretici firmalar arasındaki 2010 yılı tedarik rakamlarını vermektedir.

APPLE Dünya PC pazarında HP'den sonra ikinci sıraya yerleşti

Araştırma şirketi Canalys'in rakamlarına göre Pad satışları dahil edildiğinde Küresel PC Pazarı 2011'in ikinci yarısında 97,33 milyon adet oldu. Pad'lerin satış ivmesinden en çok Apple yararlandı. HP'in 15,7'lik pazar payının ardından %13,6 pazar payı ile ikinciliğe yerleşti. 2011 yılının ikinci yarısında Acer, Asus, HP, HTC, RIM ve Samsung Pad modellerini piyasaya sürdü. Pad atışları Netbook satışlarını önemli ölçüde aşarak 13,6 Milyon adede ulaştı. Acer'in Android bazlı Iconia Pad'i Almanta, Rusya ve ABD gibi bazı ülkelerde populerlik kazandı ve ACER'i Pad pazarında 3.lüğe taşıdı. Apple, HP, RIM şirketlerinin kendi işletim sistemlerinin olması Pad pazarında kendilerine ayrıcalık yaratmalarına olanak tanıyor. Android bazlı işletim sistemi kullanan markalar pazar payı için müthiş mücadele içindeler. PC pazar payında Dell, Lenovo, Acer lider HP ve İkinci Apple'i takip eden markalar.


20 Eylül 2011 Salı

Türkiye Vergi Toplayamıyor


İSMMMO’nun Gelir İdaresi Başkanlığı İstatistikleri, OECD Vergi Tabanı Verileri ve Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilatı üzerinden yaptığı "Türkiye Vergi Profili" araştırmasına göre Türkiye’nin vergi adaletinin temel unsurunu oluşturan "az kazanandan az, çok kazanandan çok" ilkesini hayata geçirememesinin faturası yine ücretliye kesildi. Türkiye ekonomisi bir yandan vergi toplamakta sıkıntı çekerken, öte yandan gelirler politikasının temelini oluşturması gereken "gelir, servet ve sermaye karları" üzerinden alınan vergiler, kişilerden gelirine bakılmaksızın, aynı oranda alınan ve "adaletsiz vergi" olarak nitelendirilen dolaylı vergilere göre devede kulak kaldı. Özel Tüketim Vergisi ise adeta devletin kazanç kapısı haline geldi.

2010’DA KİM NE KADAR VERGİ ÖDEDİ? (bin TL)
Grubu Sayısı Ödenen Vergi
Asgari Ücretli 4.738 5.038
Diğer Ücretliler 2.012 22.649
Dev Firmalar(100 büyük) 100 12.350
Tüm Şirketler 652 22.855 **/


19 Eylül 2011 Pazartesi

Obama yönetimi 2025 yakıt ekonomisi (CAFE Standardı) hedefini ilan etti. 54.5 mpg (100 Km'de 4,3 litre)

27 Temmuz 2011
ABD için Yeni CAFE (Corporate Average Fuel Economy Standard) resmileşti ve hırslı bir hedef. Başkan Obama daha önce 2016'da 35.5 mpg ( 100 Km'de 6,6 Litre) olan hedefin 2025 yılında 54,5 mpg (100 Km'de 4,3 litre) yükseltildiğini açıkladı.
CAFE Standardı nedir? Corporate Average Fuel Economy (CAFE) 8500 lbs (3855 Kg) ve altı otomobil ve hafif kamyon için getirilen ve herhangi bir yılda üreticinin ABD'de satış için üretimi yapılan araçlarının satış rakamları baz alınarak ağırlıklı ortalama yöntemiyle hesap edilen ve mpg (miles per galon) olarak ifade edilen yakıt ekonomisi hedef rakamlarıdır. Yakıt ekonomisi EPA (Environmental Protection Agency) tarafından belirlenen ölçme ve değerlendirme metodolojisine göre bir otomobilin bir galon (3,78 Litre) benzin (veya eşdeğeri miktar diğer yakıtlar) ile katettiği ortalama mesafe (mil cinsinden) olarak tanımlanmaktadır.

Yeni ve eskisine kıyasla daha yüksek yeni CAFE Standardı otomobil üreticilerinin muhalefeti ile karşılaştı. Otomobil üreticileri yeni standardın kaçınılmaz biçimde yeni araç satış fiyatlarında ciddi artışlara neden olacağını ileri sürdüler. Fakat basın toplantısında ( Detroit üçlüsünün CEO'ları ve ABD'de üretim yapan yabancı üreticilerin CEO'ları bu toplantıda hazır bulundu.) Obama tüketicinin 2025'te hedef gerçekleştiğinde daha az yakıt kullanımı nedeniyle tüketicinin araç başına 8000$ kazançlı çıkacağını söyledi.

Yeni standardt  ilk 5 yıl  otomobiller için %5, hafif kamyonlar için  %3,5 iyileşme; 2025'e kadar geri kalan yıllar için yılda %5 iyileşme hedefi getiriyor.

18 Eylül 2011 Pazar

Kötü sürüş alışkanlıkları yakıt ekonomisinde %45 azalmaya yol açabilir

Hybridcars sitesinden alınmıştır. Haberin orjinali için tıklayınız. Michigan Üniversitesi Ulaşım Araştırma Enstitüsü araştırmacılarına göre, lastik basıncından yol seçimine kadar bir dizi faktör  en yakıt verimli aracı dahi, yakıt canavarı haline sokabilir. EPA 30 mpg (100 Km'de 7,84 litre) onaylı bir araçın sahibi kötü çevre uyumlu sürüş uygulamaları ile, araştırmada kullanılan kontrol listesindeki hiç bir noktaya aldırış etmez ise yakıt kullanımının 17 mpg'a (100 Km'de 13,8 Litre) düştüğünü (2011 Landrover yakıt kullanım değeri) görebilir.

Raporun sahipleri Michael Sivak ve Brandon Schoettle kötü yakıt verimine yol açan alışkanlıkları üç ana kategoriye ayırıyor. Motor ayarları, lastik yuvarlanma direnci (sürtünmesi), lastik basıncı ve motor yağı kullanımı gibi stratejik faktörler; yol seçimi, uzunlamasına yol açısı profili (iniş çıkışlı yol) (road grade profile), trafik yoğunluğu ve yük ağırlığı gibi taktik faktörler; rolantide çalışma, araç hızı, sert kullanım ve sürüş kontrol (cruise control) ve klima kullanımı gibi işletim faktörleri. Bu faktörler arasında yol seçimi, araç hızı ve motor ayarları yakıt tüketimini en çok etkileyen faktörler.

Araştırmada ABD'de gerçek yakıt kullanım değerinin 17.4 mpg (100 Km'de 13,5 litre) olduğunu ve 1923'ten bu yana ancak 3,4 mpg (100 Km'de 2,2 litre) gibi çok az bir iyileştirme gösterdiğini ifade ediyorlar. geçen yıl CAFE * değeri 27,5 mpg  (100 Km'de 8,6 litre) idi. Fakat bu rakam EPA testleri sonucu belirlenen rakamdır. Sürücülerin uygulamaları sonucu oluşan gerçek rakam değildir. Sivak ve Schoettle'nın dikkati çektiği otomotiv ulaştırma verimliliğinin ataletine neden olan çok önemli diğer bir noktada 1960 yılından bu yana araç doluluğunun  (ortalama kişi sayısı) yüzde 30 azalmış olmasıdır. Buda sürüş ortalama enerji yoğunluğunu yüzde 30 yukarı çeken çok önemli bir faktördür.
*CAFE: Satış rakamlarına göre ağırlıklı ortalama yakıt ekonomisi değeri

15 Eylül 2011 Perşembe

RÜZGAR ENERJİ SANTRALI (RES) KAZALARI, OLAYLARI, KAZALARI, YANGINLARI

Rüzgar türbinlerinde meydana gelen kazalar Caithness Windfarm Information Forum tarafından kayda alınıyor ve yayımlanıyor. Web sitesinde 1000'in üzerinde Rüzgar Enerji Santralı kazasın ayrıntılarına ulaşabilir, dosyaları indirebilirsiniz. Site yöneticileri yayınladıkları olayların kaza sayısı ve frekansı açısından buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu söylüyorlar. Ancak yayınlanan bilgilerin kaza tipleri ve sonuçları açısından iyi bir kesit olduğuna inanıyorlar. Kaza raporları daha çok bilgiye ulaşımın nispeten kolay olduğu ABD, AB ülkeleri ile ilgili. Türkiyede çalışan Rüzgar Enerji Santralları 1500 MW civarında. Türbin sayısı 800 civarında. Dolayısıyla Kaza olasılığı, sıklığı açısından gelişmiş ülkelere kıyasla daha iyi konumda olduğumuzu söylemek doğru olmaz. Site ziyaret edildiğinde özellikle AB'nin yenilenebilir Enerji ile ilgili yüksek hedefleri ve gelişen RES teknolojisi doğrultusunda artan rüzgar türbini sayısına paralel olarak RES kazalarında cok ciddi artışlar olduğu görülecektir. Özellikle 2005 yılından sonra RES kazaları yıllık ortalama 104. 2011 yılında Haziran sonuna kadar ise 51 kaza meydana gelmiş. RES kazalarında kanat tahribatı, yangın, buz atımı, yapısal hasar ve çevreye verilen hasarlar öne çıkıyor.

Yıldırım düşmesi, aşırı rüzgar hızı, türbinlerde oluşan önemli sayıda kazanın tetikleyicisi. Aşırı ısınma, korozyon veya darbe sonucu fren diskleri, dişli kutusu hasarları, rulman ve dişli kırılmaları, kıvılcım sonucu yangın, kanat kırılmaları, gövde yıkılma, çökme hasarları sigorta kleymlerinde öne çıkan olay tipleri.

RES teknolosindeki gelişmeler sayesinde emniyet ve güvenlik alanında önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Ancak RES kapasite, boyut ve rotor çaplarında muazzam artışlar kazaların özellikle sonuçları açısından tartışılmaya devam edileceğini göstermektedir. Ulaşılabilirlik ve erişebilirlik ve müdahele zorluğu kısıtları nedeniyle RES kazalarında meydana gelen hasarlar büyük olabilmektedir. Örneğin yangın durumunda çoğu kez yangının çevreye zarar vermesini engelleyici önlemler ötesinde bir müdahele yapılamamaktadır. Hasar durumunda santralin ttamir edilip devreye alınması uzun süre almakta ve iş kaybı sonuçları önemli olmaktadır.

Ucuz, dönemi geçmiş teknolojilere rağbet edilmemesi, santralın inşa ve işletme sürecinde gerekli onay ve sertifikasyon çalışmalarının ciddi şekilde yapılması, işletme sırasında denetim, kontrol ve bakım çevrimlerinin disipline edilmesi, önleyici ve kestirimci bakım tekniklerinin kullanılması kazaların önlenmesi ve azaltılmasında netice verici adım ve yaklaşımlardır. İşletme maliyetlerini azaltma amacıyla bakım ve yedek parça politikalarını gevşeten veya ihmal eden kuruluşlar özellikle yaşlanan RES'lerde telafisi imkansız durumlarla karşılaşabilirler.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Ernst & Young'ın CSI Ağustos 2011 (Yenilenebilir Enerji Ülke Çekicilik İndeksi) yayınlandı.

Ernst & Young her üç ayda bir CSI (Renewable Energy Country Attractiness Index) yayınlıyor. Indeks 35 ülkeyi ve rüzgar, güneş, biomass, jeotermal gibi tüm yenilenebilir enerji türlerini kapsıyor. Her enerji türü indeksi, %35 Genel ülkeye özgü parametreler, %65 teknolojiye özgü parametrelerin değerlemesinden oluşuyor. Ülkeye özgü parametreler (renewable infrastructure), elektrik piyasasının düzenlenmesi ile ilgili riskler, planlama ve şebeke bağlantı konuları, borçlanabilme kolaylığı;Teknolojiye özgü parametreler ise, mevcut kurulu kapasite, kaynak niteliği, projlerin büyüklüğü, pazar genişleme kapasitesi gibi alt faktörleri kapsıyor. Tüm yenlenebilir enerji çekicilik indeksinin oluşmasında rüzgar enerjisi %65, güneş enerjisi %18, Biomass ve diger yenilenebilir enerji türleri %17 pay alıyor. Indeksler 100 üzerinden notlanıyor.

Agustos 2011 Yenilenebilir enerji ülke cazibe indeksinde birinci ülke Çin. Çini,  ABD, Almanya, Hindistan ve İngiltere takip ediyor. Türkiye 35 ülke arasında 29. sırada yer alıyor.

Ernst & Young Yenlenebilir Enerji Ülke Cazibe ineksi Agustos 2011 ulaşabilmek için tıklayınız.

4 Eylül 2011 Pazar

KPMG2011 araştırmasına göre otomotiv sektöründe gelecekteki iş modelleri farklı olabilir. OEM ve tedarikçilerin rolleri değişebilir

Otomotiv üreticileri teknolojik yenilikleri finanse edebilmek için stratejik ortaklar arıyorlar. Tedarikçiler halihazırda OEM kapsamında olan bazı montaj işlemlerini bünyelerine katmak için ürün iyileştirme ve yeni üretim teknolojilerine yoğun yatırım yapabilirler. Ancak anket sonuçları OEM'lerin güç aktarım sistemleri üretimi konusundaki hakim konumlarını önümüzdeki on sene devam ettireceklerini gösteriyor. Bu üstünlüğün elektrik motoru üretimi dönemine taşınıp taşınamayacağını zaman gösterecektir.
Ankete katılanların yarısı (%49) otomotiv endüstrisinin OEM'ler, tedarikçileri ve bayileri  arasındaki  karşılıklı ilişkilerin radikal ölçüde değişebileceği yepyeni bir modele evrilebileceğini düşünüyorlar. Olası yeni değer zinciri,  modül üreticileri, montaj yapanlar, araç üreticileri / araç tasarımcıları ve son olarak ulaşım hizmet tedarikçileri / araç temin şirketleri /  kent müteahitlerinin herhangi bir kombinasyonu olabilir. Otomotivcilerin güç aktarım sistemlerindeki hakim durumlarından vazgeçme temayülünün olmadığı anlaşılıyor. Hatta çoğu elekrik bataryası, elektrik motoru üretimi konularına giriyorlar. Ancak üç yıl öncesine kadar radar ekranında olmayan enerji şirketleri ve tedarikçilerin elektrikli araç üretiminde daha hakim roller almak istemeleriyle güç aktarım sistemleri üretimi konusunda dengeler tamamen değişebilir.
KPMG2011 araştırmasının türkçesine buradan ulaşabilirsiniz.



3 Eylül 2011 Cumartesi

KPGM2011 Otomotiv Sanayi Araştırmasına göre hibrit ve elektrikli araçlar hızla büyüyor, ancak toplam satışlar hala çok geride.

 
Tüketicinin daha ekonomik motor arzusundan hareketle otomotiv yöneticilerinin çok büyük bir kısmı (on kişiden sekizi) hibrid ve elektrikli araçların önümüzdeki beş yılda diğer araç kategorilerine kıyasla en yüksek artışı gerçekleştireceğine inanıyor. Bununla beraber bu dönemde toplam hibrit ve elektrikli satışları, araç güvenliği, güvenilirlik, araç konforu, imaj unsurları ve şüphesiz maliyet ile ilgili henüz çözümlenmeyen önemli konular nedeniyle, klasik içten yanmalı motorlu araçların oldukça gerisinde kalacak. Kısa dönemde hibrit üzerinde odaklanma var.

Araştırma sonuçları tüketicilerin SUV gibi tercih edilen araçlara bağlılıklarından vazgeçmede yavaş davrandıklarını gösteriyor. Çevrecileri karşılarına almalarına rağmen bu araçlar popülerliklerini sürdürüyor. Asya pasifikte SUV ve Lüks araç satışlarının özellikle Çin ve Hindistan da hızla artan orta sınıfın özlemlerini yansıtması nedeniyle diğer bölgeler kıyasla daha fazla artması bekleniyor. Araştırma sonuçları hala yüksek olmasına rağmen  temel ve giriş sınıfı araçlarına olan talep artışının 2010 yılına kıyasla yeni teknolojilere olan talep artışının gerisinde kaldığını gösteriyor. Bu sonuç gelişen pazarların çevreci ve verimli araçlar konusunda ciddi oldukalarını gösteriyor. Şaşırtıcı şekilde araştırma sonuçları LPG ve LNG araçlara yatırım opsiyonlarının ciddiye alınmadığını gösteriyor.

1 Eylül 2011 Perşembe

KPMG 2011 otomotiv sektörü araştırmasına göre tüketiciler araçta yakıt verimliliği ve güvenlik unsurlarını öne çıkarıyor.

Giderek artan petrol maliyetleri ve gelecekte tedarik ile ilgili endişelerden dolayı tüketiciler için yakıt verimliliği konusunun araç satın alırken göz önüne aldıkları en önemli faktör olması şaşırtıcı değildir. Katılımcılar yüzde 82 ile güvenlik konusunun tüketiciler için satın alma kararlarını etkileyen önemli bir faktör olduğu konusunda hemfikir.Yeni güç aktarım teknolojilerinin geliştiği ve kararsız özelliği haiz yeni alternatif yakıtların piyasaya sürüldüğü bir ortamda araç güvenliği ile ilgili yenilikler farklılaşma yaratmada kullanılan unsurlar haline gelebilir. Ankete Asya Pasifikten katılan yöneticiler güvenlik konusunun tüketici için tek ve en önemli unsur olduğu konusunda hemfikir. Bu da özellikle orta sınıfın hızla arttığı Çin ve Hindistan gibi pazarlarda araç satın alırken göz önüne alınan tek faktörün fiyat olmadığını gösteren önemli bir bulgudur.

KPMG 2011 Otomotiv sektörü Araştırmasına göre gelecekteki araç tasarımı kentsel planlama, çevre kısıtlamaları ve müşteri ihtiyaçları etkisinde olacak.

KPMG'nin 2011 Global Otomotiv Araştırmasına göre, araç tasarım ve mühendisliği giderek off-road, şehir, eğlence veya tatil gibi spesifik amaçlı kullanımların etkisinde kalacak. Giderek artan çevresel kısıtlamalar ve kentsel planlama ile her zamankinden daha fazla cadde ve sokağın araç trafiğine kapatılması  sonucu enerji tasarrufu sağlayan araçların satışlarının artması bekleniyor. Araç paylaşım uygulamalarının potansiyel bir çözüm oluşturmasına rağmen, bu tür mobilite çözümleri kentsel alanlarda henüz geniş ölçekte benimsenmiş değil. Ankete katılanların yaklaşık dörtte üçü araba modellerinin  amaçlarına göre-off-road, şehirler arası sürüş, şehir içi ulaşım veya eğlence-tanımlanması gerekeceğini hissediyor. Bu durum markalaşma ve pazarlama konuları yanısıra  araç mülkiyet konusunu da etkileyecektir. Çoğu insan için farklı her bir durumda bir araç sahibi olunması pratik bir yaklaşım değildir. Bu nedenle bu konunun araç paylaşım uygulamalarının yaygınlaşması veya diğer entegre çoklu platform mobilite çözümleri ile karşılanması gerekecektir.

Otomotiv Sanayi / KPMG'nin 12. yıllık Küresel Otomotiv Yöneticileri Araştırması yayınlandı.

Her yıl tekrarlanan bu araştırmada otomotiv sektörününün mevcut durumu değerlendiriliyor ve gelecek yıllarda stratejiyi biçimlendirecek konular irdeleniyor. Araştırma dünyanın önde gelen OEM şirketleri, tedarikçiler ve bayilerde çalışan yöneticilerle mülakatlar yapılarak hazırlandı.Otomotiv ve otomotiv yan sanayi derneklerinin bu araştırmayı üyelerine ulaştırmalarının faydalı olacağını düşünüyoruz. Takip eden haberlerimizde araştırmadan çıkan ilginç sonuçları ziyaretçilerimize yansıtacağız. Raporun indirmek  için tıklayınız.