25 Temmuz 2012 Çarşamba

Bedelliden kaç kişi yararlandı?

Milli Savunma Bakanı  İsmet Yılmaz 21 Haziran 2012 tarihinde , bedelli askerlikte başvuru sayısının 69 bin 73'e ulaştığını belirterek, ''Yurtdışından postayla yapılan müracaatlar buna dahil değil'' dedi.
Kamuoyunda bedelli askerlik yasası olarak bilinen "Askerlik yasasında değişiklik yapılmasına dair 6252 sayılı yasa" bilindiği gibi15 Aralık 2011 tarihinde yayılanarak yürürlüğe girmişti. Kanundan 460000 kişinin yararlanabileceği öngörülüyor idi. Ancak başvuranları sayısı bu rakamın ancak %15'i ile kısıtlı kaldı.
Bu şu demektir. lise seviyesi altında eğitimi olup 20 yaşından itibaren, lisans eğitimi yapıp 29 yaşından itibaren lisans üstü eğitim alıp 35 yaşından itibaren, sevk ertelemeleri yaptırıp 38 yaşından itibaren yoklama kaçağı ve bakaya olan 391000 kişi bu kanundan yararlanabilecek durumda iken yararlanmıyor. Yani kanunda belirtilen bedeli fazla buluyor ve/veya ödeme şeklini uygun bulmuyor. Bu kişilerin yakalanıp sevk edilmesi uygulamasından vazgeçildiğine göre bu kişiler ya kendiliklerinden teslim olup askerliklerini yapacaklar veya daha uygunu daha önce yaptıkları gibi teslim olmamaya devam edecekler ve aramızda asker kaçakları olarak gezecekler. Hayırlısı olsun.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Rakamlarla 2B Yasası

Kamuoyunda 2B Yasası olarak bilinen "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun" 27 Nisan 2012'de yasalaştı. Yasa ile satışı yapılacak arazi tutarı 410.000 Hektar. Bir hektar 10 dekar. 1 Dekar 1 dönüm olduğuna göre satılacak arazi 4.100.000 dönüm. Yani 4.100.000.000 m2. 19 maddeden oluşan taslağın gerekçesinde, bir daha ormana dönüştürülmesi mümkün olmayan orman arazilerinin Lüksemburg’un iki, KKTC’nin 1.5, Hong Kong’un 5 katı ve İstanbul’un tamamı kadar yer kapladığı vurgulanıyor. Yasa sınırı 2002 olduğuna göre yaklaşık yarım asır süreyle 2B (Orman vasfını yitirmiş, kadastro marifetiyle orman alanları dışına çıkartılmış, bir daha geri kazanılamayan ve ıslah edilemeyen araziler) arazilerine musallat olan işgalcilerin kazandığı arazinin boyutu budur.Söz konusu alanların, orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibariyle yaklaşık 10-30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcıların tasarrufunda bulunduğu da ifade ediliyor

Bu blog açısından bizi ilgilendiren işgalcilerin sayısının kaç olduğudur. Özellikle İstanbul gibi şehirlerde orman arazilerine tecavüz edilerek orman vasfının yitirilmesinin sağlanması ile kazanılan araziler asgari 2 nesil boyunca bölünerek ve büyük kısmı çeşitli kez satılarak ve büyük bir kısmının üzerine çok katlı inşaatlar yapıldığı için yasadan yararlanacakların sayısı epey ama epey fazla olacaktır.

Türkiye genelinde en çok 2-B arazisi 45 bin 548 hektar ile Antalya’da. Antalya’yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile Balıkesir, 31 bin 706 hektar ile Ankara izliyor. İstanbul’da 18 bin 233 hektar 2B arazisi bulunuyor. Antalya, Balıkesir, Ankara, Mersin, Muğla ve Sakarya en çok 2B arazisi bulunan iller olarak öne çıkıyor. Hiç 2B arazisi olmayan iller de var. Mardin, Şımak, Hakkari, Van, Ağrı, Erzurum, Iğdır, Kars, Ardahan’da bu kapsamda arazi yok. En az 2B arazisi ise 2 Hektar ile Muş’ta bulunuyor.

Tapu ve Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğünce İstanbul genelinde yapılan çalışmalar sonucunda 19 ilçede 66 bin 893 adet 2B parseli tespit edildiş ve 103 bin dönüm 2B arazisi kayda alınmıştır. İlçe sıralamasında en fazla 2B arazisinin bulunduğu ilçe 20 bin 500 adet 2B parseliyle Beykoz. Ümraniye 12 bin 936 parselle ikinci sırada, Sultanbeyli 15 bin 653 parsel ile üçüncü sırada yer alıyor.

Sahipleri belirlenen 410 bin hektar 2B arazisinin, 110 bin hektarında kamu binaları yer alıyor. Dolayısıyla satış işlemleri sadece 300 bin hektar arazi üzerinden yapılacak. 2B arazilerinin 110 bin hektar alanı resmi kurum, okul, kamu binaları, belediye binaları ve yol var.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Elektrikte Kayıp Kaçak Oranları ve Miktarı

Aşağıdaki Bilgiler EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)  2010 Elektrik Piyasası Raporu'ndan alınmıştır. Verdiğimiz bilgiler 2009 yılı bilgileridir. 2010 ve 2011 yıllarına ait veriler yoktur. Türkiyede bilgiye ulaşım zorlaşmaktadır. Bilgi alışveriş ortamı şeffaf değildir.



2002 yılı itibarıyla % 20,9 olan Türkiye geneli dağıtıma esas kayıp-kaçak oranı 2008
yılında % 14,8’e kadar düşmüştür. Ancak 2009 yılına gelindiğinde aynı oranın % 17,7’ye yükselmiştir.
2002 yılında 19.630 MWh olan toplam kayıp enerji miktarının, 2009 yılına gelindiğinde artan enerji tüketimi ile doğru orantılı olarak 23.033 MWh’e yükselmiştir.

2010 yılı ortalama SGÖF fiyatı olan 12,16 Kr/kWh üzerinden hesaplandığında, 2009 yılı kayıp-kaçak enerji miktarının ülkemiz ekonomisine maliyeti yaklaşık olarak 3 milyar TL’dir

2010 ve 2011 yılları verileri yoktur. Kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.


2009 yılında en yüksek kayıp-kaçak oranı % 73 ile Dicle ( Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak) Elektrik Dağıtım A.Ş.’de, en düşük ise % 5,6 ile Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.’de gerçekleşmiştir.



2009 yılında en yüksek kayıp kaçak enerji miktarı (MWh) Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’de gerçekleşmiştir. Düşük kayıp-kaçak oranına rağmen yüksek tüketimi nedeniyle Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.’de ikinci en yüksek kayıp-kaçak enerji miktarı gerçekleşmiştir. Toplam Kayıp Kaçak Miktarının neredeyse yarısı Dicle ( Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak )Dağıtım bölgesinden kaynaklanmaktadır.

15 Nisan 2012 Pazar

Kaçak Elektriğin Faturası Neden Bize Çıkıyor-Türkiyede Yaşayan her dört mükelleften birisi elektrik hırsızı

Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın 14 Nisan 2012 tarihinde Milliyet Gazetesinden Fikret Bila'ya verdiği mülakattan alıntıdır.
"FB: Vatandaşın en büyük şikayeti, başkalarının kaçak kullandığı elektriğin parasını ödemek. Faturadaki kayıp-kaçak kalemine itiraz var. Kaçak elektrik kullanmayan niye kaçak parası ödüyor?
TY: Vatandaşın şikayetinin farkındayım. Bu konu aslında biraz hassas bir siyasi konu. İstismar edilmeye müsait. Kayıp-kaçağın en fazla olduğu bölge Güneydoğu bölgesi. Urfa, Diyarbakır, Siirt, Batman, Hakkâri. Şimdi bu bölgedeki kaçak elektriğin parasını sadece bu bölgedeki abonelere yansıtırsak, bunu siyasi olarak istismar ederler. Terör örgütü ve siyasette aynı çizgideki partiler; ayrımcılık yapılıyor, diye istismar ederler. Fatura farkını etnik ayrımcılık diye gündeme getirirler. İşte Diyarbakırlıya elektrik 46 kuruştan, Bilecikliye 30 kuruştan satılıyor derler. Bunu dedirtmek istemiyorum. Etnik ayrımcılık propagandası için kullanacakları malzeme vermek istemiyorum. Türkiye’de tek abonelik sistemi var. Buna ulusal abonelik sistemi diyoruz. Aslında bölge aboneliğine geçmeyi planlıyoruz. Kayıp-kaçağı düşürdükten sonra bölge düzeyinde abonelere dağıttığımızda arada ciddi fark kalmayacak. 2015’e kadar kayıp-kaçağı önemli ölçüde düşürmeyi hedefliyoruz, sonra bölgesel dağıtım yapabiliriz. Diyelim Güneydoğu’da bir ilde 36 kuruş, batıda bir ilde 34 kuruş olursa, bu farkı etnik ayrımcılık malzemesi yapamazlar."
15 Nisan 2012 tarihinde Vatan Gazatesindeki köşesinden Selahettin Duman cevap veriyor.
"Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin” enerjinin başına diktiği hükümet adamına soruyorlar..
“Kaçak elektrik kullananların parasını, niye borcunu aksatmayan dürüst vatandaşlar ödüyor?”
Öyle ya!
Resmi rakamlara göre kaçak elektrik kullanımı yüzde on sekiz.. İşin aslı yüzde yirmi beşleri buluyor..
Yani Türkiye’de yaşayan her dört mükelleften biri elektrik hırsızı.. Çalıyor enerjiyi..
Beş kuruş ödemiyor..
Hükümet adamları da memleketi “ticarethane” gibi yönettiklerinden zararlarını ahalinin geriye kalanından, diğer dörtte üçünden çıkarıyorlar..
Hükümet adamı dürüst vatandaşa yüklenmenin nedenini açıklıyor..
“En çok kaçak Güneydoğu’da.. Bu kaçağı abonelere yansıtırsak terör örgütü istismar eder..”
***
Bu “devletlü..” cevap, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun ruhudur.. Alt yazı koymak icap ederse şöyle ifade edilir: “N’apalım, onların elinde silah var.. Elektriğin parasını istersek başımıza iş çıkarırlar..” O halde çözüm? Gayri müsellah (silahsız) vatandaştan iki misli elektrik parası tahsis etmek.. Böyle bir laf “Tek dişli medeniyet” dedikleri Batı toplumlarında hükümet düşürür.. Bizde ise duyana önce “Cık.. Cık.. Cık..” çektirir.. Bu “cıklamalar..” eli silahlı elektrik tüketicisini kınama babından olup hükümet adamının üzerine almasını gerektiren bir durum yoktur.. Sonra herkes tedbirin gayet akıllıca olduğunda hem fikir olur..

2 Mart 2012 Cuma

TEİD üyesi 48 Şirket "2012 ETİK beyannamesi"ne imza attı

TEİD (Türkiye Etik ve İtibar Derneği) 2012 zirvesi 28 Şubat 2012 tarihinde Rahmi M. Koç Müzesinde yapıldı. Zirve kapanışında TEİD üyesi 48 Kuruluşun üst düzey yöneticisi 2012 Etik Beyannamesini imzaladı.
Misyonu "Evrensel etik ilkelerin Türkiye'de toplumun her kesiminde benimsenmesi ve uygulanması için önderlik yapmak" olan TEİD Aralık 2010 tarihinde faaliyete başladı. Halihazırda Yönetim Kurulu Başkanlığını Prof Dr Metin Çakmakçı'nın yaptığı dernek "European Business Network" üyesi ve şu anda aralarında Akbank, Turkcell, Türkiye İş Bankası, Coca Cola İçecek, Sabancı Holding, Bilim İlaç, Borusan Holding, Koton, İnci Holding, Roche gibi firmaların bulunduğu 48 kurumsal üyesi var.
48 Kuruluşun ortaklaşa imzaladığı 2012 Etik  Beyannamesinin  metni aşağıda verilmektedir.
  • Tüm faaliyetlerimizde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası başta olmak üzere tabi olduğumuz tüm ulusal mevzuata ve Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu tüm uluslararası anlaşmalar ve düzenlemelere uyarız.
  • Açıkladığımız beyan ve sunduğumuz raporların gerçeğe uygun olması için gerekli titizliği gösterir, konu olan bilgileri doğru, anlaşılabilir biçimde ve zamanında sunarız.
  • Doğruluk ve şeffaflığı, tüm iş süreçlerimizde ve ilişkilerimizde öncelikli değerlerimiz olarak kabul ederiz.
  • İş etiğinin yazılı kurum kültürümüzün yapı taşı haline gelmesi için azami gayret ve özeni gösteririz.
  • Çalışanlarımızı çıkar çatışmalarından uzak tutacak bilinç, kural ve uygulamalarla donatır, mevcut görevlerinden yararlanarak kişisel çıkar sağlamalarını yasaklar ve denetleriz.
  • Çalışanlarımızın tarafsız karar ve davranışlarını etkileyecek hediyeler almasını ve aynı amaçla hediye vermelerini yasaklarız.
  • Faaliyet ve işlemlerimizi yürütürken, her türlü kamu kurum ve kuruluşu, idari oluşum, sivil toplum örgütü ve siyasi partiler ile herhangi bir menfaat beklentisi olmaksızın eşit mesafede yer alırız.
  • İşlemlerimizde yolsuzluklara yol açmayız, göz yummayız ve yolsuzluğa karşı mücadele ederiz.
  • Haksız rekabette bulunmaz, adil rekabetin ve tüketici haklarının korunmasını gözetir, tüm uygulamalarımızı bu yönde geliştiririz.
  • Kayıt dışı istihdamda bulunmayız; işçi sağlığı ve güvenliğini gözetir, gençlerin, kadınların ve engellilerin adil istihdamını destekleriz.
  • Ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunacak çalışmaları destekleriz.
  • Bütün bu iş etiği ilke, anlayış ve uygulamalarımızın iş ortaklarımız ve tedarikçilerimiz dâhil tüm etki alanlarımıza yayılmasını sağlayacak uygulamalar geliştiririz.
  • Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi'nin de özünü oluşturan 10 temel ilkeye olan desteğimizi beyan eder, bu ilkelere uymaktaki gönüllülüğümüzü idari yapımız ve şirket politikalarımıza yansıtırız.

17 Ocak 2012 Salı

Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü endeksi yayınlandı. Türkiye sonlarda yer alıyor-3

Aşağıda yer alan Türkiye ile ilgili değerlendirme paragrafı raporun ilgili sayfasından olduğu gibi tercüme edilmiştir.
"Türkiye diğer doğu Avrupa ve merkezi Asya ülkelerine göre sıralamada ortalarda yer almaktadır. Ülke özellikle kamu idaresi kurumları ve sivil yargı sistemlerinde kurumsal güçlülük arzetmektedir ve bu alanda sıralamada 27. dir.
Buna rağmen Türkiye 'Hükümetin hesap verebilirliği' (Bu alanda 66 ülke arasında 52. dir) ve 'temel haklar' alanında (bu alanda 58. cidir), esas olarak denetleme mekanizmalarının işlevlerini yerine getirmedeki yetersizlikleri, yasama ve yargıdaki politik müdaheleler, ifade özgürlüğü konusundaki zayıf notu ve özel hayata rasgele müdaheleler nedeniyle düşük notlar almaktadır.

Aşağıdaki tablo İstanbul, Ankara ve İzmirde 1000 denek üzerinden gerçekleştirilen anket ve yaklaşık 300 konu uzmanının doldurduğu soru formundan elde edilen verilerden hareketle ilgili kriterlerde Türkiyenin eriştiği değerleri göstermektedir. Birinci sütun Türkiyenin notunu ( en yüksek not 1'dir), ikinci sütün ilgili kriterde dünya ölçeğinde 66 ülke arasında sıralamasının ne olduğunu, üçüncü sütun bölgesel sıralamada (12 ülke) kaçıncı olduğunu, dördüncü sütün Türkiyenin de dahil olduğu orta üst gelir (19 Ülke) ülkeler arasında Türkiyenin sıralamasını göstermektedir.



Aşağıdaki tablo da Türkiyenin dahil edildiği doğu Avrupa ve merkezi Asya ülkelerinin kıyaslamalı olarak hangi kriterde hangi sıralamayı elde ettiği verilmektedir.



Aşağıdaki tablo ise üst orta gelir grubu ülkelerin kıyaslamalı olarak hangi kriterde hangi sıralamayı elde ettiğini göstermektedir.




Arzu edenler Dünya Adalet Projesi Organizasyonunun ilgili sitesinden raporu indirerek daha ayrıntılı inceleme yapabilirler.